Mehmet Şimşek döneminde ekonomi nasıl düzelir?

Cumartesi günü açıklanan yeni kabinenin en merak edilen ismi hiç kuşku yok ki Mehmet Şimşek’in ekonomi yönetiminde yer alıp almayacağıydı. Erdoğan kabinede, Şimşek’i “tam yetkili Hazine ve Maliye Bakanı” olarak göreve getirdi. Peki bundan sonra Türk ekonomisinde yeni bir sayfa açılacak mı?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Cumartesi günü açıkladığı yeni kabinede en dikkat çeken isim Hazine ve Maliye Bakanlığı görevine getirilen Mehmet Şimşek oldu.

Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selva Demiralp, BBC Türkçe’ye Mehmet Şimşek’le ilgili dikkat çeken bir yazı kaleme aldı. Demiralp, Şimşek’i ekonomik reformlara ve ortodoks politikalara olan inancı ile bilinen bir isim olarak nitelendirdi.  Prof. Dr. Selva Demiralp, öte yandan bu atama kararını Yeni Ekonomi Modeli (YEM)’nin terk edilişi olarak yorumladığının da altınız çizdi.

Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selva Demiralp’ın yazısından önemli bölümler şöyle:

“Mehmet Şimşek “tam yetkili Hazine ve Maliye Bakanı” olarak göreve geldi. 2009-2015 yılları arasında Maliye Bakanı, 2015-2018 yılları arasında ise Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı olarak görev yapan Mehmet Şimşek, kurumsal bağımsızlığa, bütçe disiplinine, ekonomik reformlara ve ortodoks politikalara olan inancı ile bilinen bir isim.

Mehmet Şimşek’in gelişini, ortodoks politikalardan “kopuş” iddiası ile sunulan Yeni Ekonomi Modeli (YEM)’nin terk edilişi olarak yorumluyorum. Böyle ise güzel haber. Ödenen derin zararlara rağmen, zararın neresinden dönülse kardır.

Cevapsız kalan sorular ise şunlar:

YEM’in koyduğu hedefler ve varılan noktalar karşılaştırılıp bir performans değerlendirmesi yapılacak, bu hedeflere neden ulaşılamadığına dair bir açıklama gelecek mi? Yoksa YEM sessiz sedasız rafa mı kaldırılacak? Bu soruyu salt hesap verilebilirlik adına sormuyorum. YEM’e “cenaze töreni” yapılıp yapılmaması, öldüğünden ve geri gelmeyeceğinden emin olmamız açısından önemli. Aksi takdirde ikinci bir Naci Ağbal-Lütfi Elvan vakası yaşamayacağımızdan ve Şimşek’in 2018 de olduğu gibi yine apar topar görevden alınmayacağından nasıl emin olacağız?

Seçim döneminde ve balkon konuşmasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan net şekilde düşük faiz politikasına devam mesajı verdi. Ortodoks politikalara geçilmesi durumda geçen hafta devam edeceği söylenen düşük faiz politikasından vaz mı geçilecek? Vaz geçilmeyecekse o zaman Mehmet Şimşek ve ekibinin fonksiyonu ne olacak?

Mehmet Şimşek, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı bir süreliğine faiz artışlarına ikna edebilirse bile ortodoks bir zeminden çok uzaklara savrulmuş, kaynaklarını tüketmiş ve kredibilite kaybı yaşamış Türkiye ekonomisinin tekrar ortodoks bir çerçeveye oturtulmasının ağır maliyeti nasıl ödenecek? Yeni ekonomi ekibi kredibilite konusunda soru işaretlerini ortadan kaldırabilecek ve kaybolan kredibiliteyi yerine koyabilecek mi?

Birinci sorudan başlayalım. Yaklaşık 1,5 sene önce, enflasyon yüzde 20’ler seviyesindeyken devreye sokulan YEM’in koyduğu hedefler ve kullanılacak araçlar arasındaki içsel tutarsızlıklara dair 2022 başında bir yazı kaleme almıştım:

O yazımda Başkan Kavcıoğlu'nun Kur Korumalı Mevduat (KKM) ile ilgili şu sözlerine dikkat çekmiştim: "Bir taşla beş kuş vuracağız: Kur dengelenecek, enflasyon düşecek, dolarizasyon engellenecek, Merkez Bankası rezervi artacak ve faiz düşecek."

Bugün geldiğimiz noktada KKM ciddi kaynak aktarımları ile 120 milyar dolar seviyelerine erişen bir canavara dönüştü. Ne kuru dengeledi, ne enflasyonu düşürdü, ne de dolarizasyonu engelledi.

KREDİBİLİTESİ YÜKSEK, MALİYETİ DÜŞÜK ÇÖZÜM MÜMKÜN MÜ?

Bir tarafta 2018 yılında Mehmet Şimşek’in olaylı bir şekilde görevden uzaklaştırılması tecrübesi var. Diğer yanda Hafize Gaye Erkan ile ilgili daha kendisi gelmeden basına servis edilen sahte yaldızlamalar var. Tüm bunların üzerinde ise “Faiz düşerse enflasyon düşer” inancı ve “önemsizleştirilmiş” bir merkez bankası var. Bu çerçevede ortodoks politikaların ön şartı olan kredibilite kazanılıp ekonominin yaraları sarılabilir ve asgari maliyetle düzlüğe çıkılabilir mi?

Kredibilitesi zayıf bir ekonomi yönetimi beklenti yönetimi yapamaz. Yani enflasyonu maliyetsiz yoldan düşüremez. Faizi sıkıp ekonomiyi daraltıp bu suretle “acı reçeteyi” yüksek dozda verip enflasyonu düşürmek mümkün. Marifet ise reçetenin dozunu minimumda tutup sahip olduğunuz kredibilite sayesinde beklentileri aşağıya çekebilmek. Bu düşük maliyetli çözümü elde edebilmek için Mehmet Şimşek ve ekibi yeterli kredibiliteyi elde edilebilir mi?

Bu soruların cevapları konusunda çok iyimser değilim.

İktidarın geçtiğimiz haftaya kadar savunduğu ve başarılı bulduğu politikaları sessizce terk edip bir U-dönüşü yapması, yapsa da başarılı olması bana çok inandırıcı gelmiyor.

Mecbur kalınıp geçici bir süre için faizlerin yükselmesine izin verilebilir. Ancak uzun soluklu olmayacağı baştan bilinen bu tür bir faiz artışı ödemeler dengesi ile ilgili stresi azaltmak dışında ekonomide oluşan hasara ne kadar deva olur, enflasyon beklentilerini ne kadar düşürür, yatırım iştahını ne kadar yükseltir, merkez bankası rezervlerini ne kadar yerine koyar emin değilim.”

Ford Otomotiv'den bedelsiz sermaye artırımı kararı Nükleer savaşta Moskova'nın hedef alacağı ülkeler THY hisse yorumu: Yüksek getiri potansiyeli! Ukrayna'nın Rusya saldırısı piyasaları bozdu BofA'nın bugün en çok alım yaptığı 5 hisse BofA'nın bugün en çok alım yaptığı 5 hisse