Bakan Fidan'dan dördüncü savaş uyarısı
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Filistin-İsrail barış müzakerelerinde anlaşmaya varılamamasıyla ilgili olarak, "İki devletli çözümü şimdi hayata geçirmezsek, ileride bir dördüncü Gazze savaşı çıkacaktır. Sürekli savaşlarla uğraşacağız." dedi.
Abone olBakan Fidan, Türkiye’nin Suriye ve Irak ile ilişkilerinin yanı sıra İsrail’in Gazze’ye saldırıları ve ateşkes müzakereleri başta olmak üzere Orta Doğu’daki gelişmelere dair Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) merkezli Sky News Arabia televizyon kanalına mülakat verdi.
Filistin-İsrail barış müzakerelerinde anlaşmaya varılamamasıyla ilgili olarak Fidan, "(İsrail Başbakanı Binyamin) Netanyahu’nun, başka bir ajandası var. Filistin’de ateşkes, Netanyahu'nun politik amaçlarıyla örtüşmüyor. Gerek Amerikalılar, gerek Batılılar da bu konuda hemfikirler." diye konuştu.
Fidan ayrıca, "İki devletli çözümü şimdi hayata geçirmezsek, ileride bir dördüncü Gazze savaşı çıkacaktır. Sürekli savaşlarla uğraşacağız." değerlendirmesinde bulundu.
Dışişleri Bakanı, "İki devletli çözüm konusunda anlaşma olursa, Türkiye olarak önerdiğimiz garantörlük mekanizmasının parçası olabiliriz." ifadesini kullandı.
Suriye konusunda Türkiye'nin nihai duruşuna ilişkin soru üzerine Fidan, terörizmin Suriye’den temizlenmesi gerektiğine işaret ederek, orada özellikle PKK’nın işgal ettiği Arap toprakları, ele geçirdiği petrol tesisleri olduğunu belirtti. Fidan, "(PKK/YPG) ile savaşmamız, bunun elindeki petrolü, enerji kaynaklarını alıp Suriye halkına geri vermemiz gerekiyor." dedi.
Ankara ve Bağdat'ın PKK'yla mücadele konusunda ortak bir perspektife ve duruşa sahip olup olmadığı sorusuna ilişkin Fidan, Türkiye olarak Irak’ta hem siyasal istikrarın hem can güvenliğinin sağlanması için sürekli yapıcı katkıda bulunduklarını söyledi.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suriye'yle olan sınırın güvenliği, terörle mücadele, Suriyelilerin güvenli ve özgür şekilde ülkelerine geri dönüşü konularının Türkiye için fevkalade önemli olduğunu söyledi.
Bakan Fidan, Türkiye'nin Mısır, Suriye ve Libya ile ilişkilerinin yanı sıra İsrail'in Gazze'ye saldırıları ve ateşkes müzakereleri başta olmak üzere Orta Doğu'daki ve Karadeniz'deki gelişmelere dair Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) merkezli Sky News Arabia televizyon kanalına mülakat verdi.
Gazze meselesinin özelde İslam dünyasının, genelde de tüm dünyanın kalbine saplanmış bir hançer gibi olduğunu ifade eden Fidan, bütün insanlık kurallarının ayak altına alındığı bir soykırımı canlı yayında bütün insanlığın izlediğini söyledi.
Gazze'deki savaşı durdurmak, halkın yaralarını sarmak ve Filistin devletinin tanınması için dünyada muazzam bir seferberlik olduğunu ve özellikle Mısır'ın ve Katar'ın müzakereler konusundaki arabuluculuk rollerini çok değerli bulduklarını dile getiren Fidan, "Türkiye olarak ateşkes konusunda biz de bütün taraflara elimizden gelen desteği vermeye çalışıyoruz. Bu konuda Hamas ile de temaslarımız var, onlarla da konuşuyoruz. Hem istihbaratımız, hem Bakanlığımız yoğun bir diplomasi trafiği içerisinde. Amacımız bu savaşın, bu katliamın bir an önce durması. Bunun için uğraşıyoruz." dedi.
"ÖNEMLİ OLAN, İŞGALİN SONA ERMESİ VE FİLİSTİNLİLERE DEVLETİNİN VERİLMESİDİR"
Hamas liderlerinin Katar'ın başkenti Doha'dan çıkarılması için baskı yapıldığına dair iddiaların dedikodudan ibaret olduğunu belirten Fidan, Hamas liderlerinin Türkiye'de misafir edilmesi meselesini ise şu anda teoride ve pratikte tartışmadıklarını bildirdi.
Bakan Fidan, İsrail'in Gazze saldırıları sonrasında Hamas'a içeriden yöneltilen eleştirilerle ilgili ve Ankara'nın Hamas'ın geleceğini nasıl gördüğüne dair soru üzerine şu ifadeleri kullandı:
"Bugün Hamas olur, yarın daha başka bir örgüt olur, direniş neticede hep devam edecek. Mesele Filistin direnişinin ne olacağı meselesidir. Biz Türkiye olarak konuya buradan bakıyoruz. Bizim başta Amerika olmak üzere uluslararası kamuoyuna hep söylediğimiz şey şudur: İşgali sona erdirmezseniz, daha detay aktörlerle uğraşırken büyük resmi kaçırırsınız. Önemli olan, işgalin sona ermesi ve Filistinlilere devletinin verilmesidir. Diğer konular tali konulardır."
Ankara'nın desteklediği tek konunun, Filistin'in haklı davası ve haklı direnişi olduğunu söyleyen Fidan, "Bunun, Batı Şeria'da, Kudüs'te veya Gazze'de olması fark etmiyor. Önemli olan Filistinlilerin uluslararası sistem tarafından kendilerine verilmiş olan 1967 sınırları içerisinde başkenti Doğu Kudüs olan bir devlete sahip olmalarıdır." diye konuştu.
Filistin'de iki devletli çözüm hayata geçirilmezse savaşların önüne geçilemeyeceğini, bölgelerinde savaşın yaygınlaşmasını istemediklerini vurgulayan Fidan, İsrail, Filistin ve bölgenin güvenliği için bunun yapılması gerektiğini, Türkiye'nin bu politikayı esas aldığını vurguladı.
Fidan, Türkiye olarak bazı İslam ülkeleriyle bu devletin ve barış anlaşmasının ayakta kalması için ellerini taşın altına koymaya hazır olduklarını söyledi.
"SURİYE İLE BELLİ NOKTALARDA GEREKLİ ADIMLARI ATMAK İSTİYORUZ"
"Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Suriye'yle yakınlaşma hususunda bazı çağrıları olmuştu. Başkan (Beşşar) Esed buna olumlu yaklaştı fakat bazı şartlar koymuştu. Daha sonra Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir açıklaması olmuştu. Türkiye'nin Suriye ile yakınlaşma konusunda nihai duruşu nedir?" sorusunu Fidan şu şekilde yanıtladı:
"Biz bütün bölgedeki kardeş ve dost ülkelerle normalleştiğimiz gibi Suriye'yle de belli noktalarda gerekli adımları atmak istiyoruz. Cumhurbaşkanı'mız bu konudaki politikamızı, en üst düzeyde zaten ilan etti. Nedir o? Biz aramızdaki mevcut sorunları çözmek için, Cumhurbaşkanlığı dahil her türlü diyaloğu her türlü seviyede başlatmaya hazırız. Bu çok kıymetli ve önemli bir çağrıdır. Çünkü sorunları çözmek için bir araya gelmeye ve konuşmaya ihtiyaç var."
2017'den itibaren çeşitli kanallarla yürütülen görüşmeler ve çoklu ortamlarda yapılan tartışmalar olduğuna ve bunların faydasını gördükleri anlar olduğuna işaret eden Fidan, "Mesela bakın, son 6-7 yıldır Suriye'de, Suriye muhalefeti ile rejim arasında bir çatışma yaşanmıyor. Bu birincisi. İkincisi, halihazırda Suriye'den bölge ülkelerine ve dünyaya daha fazla mülteci gitmiyor. Suriye rejimi, savaşın olmadığı bu süreç içerisinde, altyapı sorunlarını, ekonomi sorunlarını gidermek için, bazı siyasi sorunlarını gidermek için fırsat buldu." dedi.
Fidan, "bu geçici durumu" daha kalıcı bir hale dönüştürmeleri gerektiğini dile getirerek, "Biliyorsunuz Suriye'den, hayatlarından endişe ettikleri için bölge ülkelerine gitmek zorunda kalmış milyonlarca insan var. Ürdün'e gittiler, Lübnan'a gittiler, Körfez ülkelerine gittiler, 1 milyon Avrupa'ya gitti, birkaç milyonu Türkiye'ye geldi. Yani Suriyelilerin yarıdan fazlası şu anda ülke dışında yaşıyor. Bu insanlar güvenli şekilde ülkelerine dönebilmeli." ifadelerini kullandı.
Terör örgütü PKK'nın yurt dışındaki faaliyetlerine ilişkin konuşan Fidan, "Çünkü bu örgüt oradan çaldığı bu servet sayesinde hem Suriye halkına karşı hem Türk devletine karşı bir savaş içerisinde." diye konuştu.
SURİYE MUHALEFETİNİN GELECEĞİ
Fidan, kendisine yöneltilen "Şam'ın bahsettiği bir terör var, teröre yönelik ortak bir perspektif var mı? Suriye muhalefetinin geleceği, siyasi muhalefet ve silahlı muhalefetin geleceği hakkında Suriye ordusuyla birleştirme konusu var. Bu konuda ne dersiniz?" sorusuna şu yanıtı verdi:
"Şimdi bunlar tabii ki çok ileri düzeyde tartışma konuları. Suriye muhalefeti meselesi, Suriye muhalefetinin kontrolü altındaki bölgeler, tüm bunlar Birleşmiş Milletlerin (BM) ilgili kararları çerçevesinde tartışılması, görüşülmesi gereken konular. Ben daha önceki beyanatlarımda da ifade ettim. Bu hususta, uluslararası toplum tarafından ve uluslararası sistem tarafından tanınmış meşru Suriye muhalefetinin görüşü ve tercihleri esastır."
Suriye muhalefetinin Cenevre'de rejimle katıldıkları anayasa çalışmaları olduğuna ve bu çalışmaların sağlıklı şekilde gitmesi gerektiğine dikkati çeken Fidan, "Aslında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) aldığı 2254 sayılı kararla fevkalade kısa ve öz bir iç uzlaşma yol haritasını ortaya koydu. Hem muhalefetin hem rejimin beraber bir araya gelip ne yapması gerektiğine ilişkin çok net bir yol haritası var. Bu uluslararası sistemin koyduğu bir harita. Biz iki tarafın da bu harita çerçevesinde çalışmasını destekliyoruz." ifadelerini kullandı.
Fidan, "Buna ilaveten Türkiye olarak bizim Suriye devletiyle beraber atmamız gereken adımlar var. Sınır güvenliği, terörle mücadele başta olmak üzere, mültecilerin güvenli ve özgür bir şekilde geri dönüşü konusu var. Bunlar fevkalade önemli." dedi.
Fidan, milyonlarca insanın Suriye'yi terk ettiğini, ülke nüfusunun yarıdan fazlasının mülteci olduğunu hatırlatarak, "Burada ne ekonomi olur, ne tarım olur, ne sanayileşme olur, ne yatırım olur." diye konuştu.
"BÖLGENİN BARIŞA İHTİYACINI ESAS ALMA ANLAYIŞINDAYIZ"
"Şam'ın Türkiye ile ilişkileri yeniden eski haline dönmesi için şart koştuğu meseleler var. Türk askerlerinin Suriye'den çıkması şartı var. Türk güçlerinin Suriye'den çıkması için bu konuda bir zaman çizelgesi oluşturmayı düşünür müsünüz?" sorusu üzerine Fidan, şunları kaydetti:
"Bize şu ana kadar iletilmiş herhangi bir ön şart yok. Şu an bizim perspektifimizde olan bazı sorunlar var, onların perspektifinde olan bazı sorunlar var. Daha görüşmeden birbirimize şart koyacak isek o vakit zaten görüşmenin bir anlamı yok. Görüşme dediğiniz şey medeni bir şekilde zaten sorunları çözmek için vardır. İnsanlar sorunları çözmek için görüşürler."
Fidan, "Biz güçlü bir ülkeyiz. Çaresizlikten dolayı bir görüşme arayışı içinde değiliz. Tam tersine olgunluğumuzdan dolayı bir görüşme arayışı içindeyiz. Bu konuda gücümüzden ziyade, diplomatik etkimizi ve bölgenin barışa olan ihtiyacını esas alma anlayışındayız." değerlendirmesinde bulundu.
Bu hususta Türkiye'nin dostlarının desteğinin önemine değinen Fidan, "Arap Ligi üyelerinin, özellikle Suriye'nin komşusu olan ülkelerin destekleri ve tutumları da önemli. Biz onlarla konuşuyoruz. Suudi Arabistan ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile konuşuyoruz. Katar'la, Mısır'la, Ürdün'le, kardeşlerimizin hepsiyle konuşuyoruz." diye konuştu.
"TÜRKİYE YAPICI ROLÜ OYNAMADA KARARLIDIR"
Fidan, esas meselenin "Suriye'ye ve Suriyelilere nasıl yardımcı olabiliriz? Suriye'yi içinde bulunduğu krizden nasıl kurtarabiliriz?" sorularına cevap bulmak olduğuna işaret ederek, "Hep beraber bunun arayışı içerisindeyiz. Bu yeni dönemde bölge ülkelerinin birbirleriyle olan diyaloğunun arttığını görüyoruz. Daha yapıcı politikaların öne çıktığını görüyoruz. Bölgede kalkınmaya yönelik arayışların öne çıktığını görüyoruz. Türkiye bu noktada elinden gelen yapıcı rolü oynamada son derece kararlıdır." dedi.
"Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Esed'in görüşmesi hala ihtimal dahilinde mi?" sorusuna Fidan, "Cumhurbaşkanı'mız böyle bir teklifte bulundu. Bizler de bu konu üzerinde çalışıyoruz. Bir şey söylemek için henüz erken ama ben çalışıyorum." yanıtını verdi..
Türkiye'deki Suriyelilere ilişkin soruyu yanıtlayan Fidan, Türkiye'nin bölgesinde istikrarı güçlü bir ülke olduğunu vurgulayarak, "Son 20-30 yıldır, yakın çevremizde olan krizlerden kaçan çok sayıda insan Avrupa'nın başka şehirlerine iltica ettikleri gibi Türkiye'ye de geliyorlar. Yani istikrarlı ülkelerin böyle bir kaderi var." dedi.
Fidan, kardeşlik hukuku gereği özellikle Suriyelilere el uzattıklarını, Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tanımlamasıyla "ensar-muhacir" kardeşliği esasında, zor durumda olan, canını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya olan insanlara el uzatmış olan bir Türkiye olduğunu, Irak'ta ve problemleri olduğu zaman başka ülkeler için de aynısını yaptıklarını ve el uzatmanın, Türk kültüründe olduğunu söyledi.
Türkiye'nin yardım elini uzatmasının hem kültürlerinden hem de hukuktan kaynaklandığını dile getiren Fidan, şöyle devam etti:
"Bizim devletimizin bir hukuku var. Bizim polisimizin, İçişleri Bakanlığımızın, adaletimizin bir işleyişi var. BM'nin Türkiye'de bulunan çok sayıda ofisi de var. Biz bu tür kurumlarla da işbirliği içerisinde hareket ediyoruz. Dolayısıyla bizim ülkemizde Suriyelilere yönelik olarak iddia edildiği türden şeyler yapıldığı doğru değil. Tam tersine, Türkiye’de Suriyeli kardeşlerimizin can güvenliği tabii ki teminat altındadır. Zaman zaman bazı toplumsal sıkıntılar tabii ki yaşanabiliyor. Ama bu tür şeyler her toplumda olabiliyor. Bazı münferit olayların genelleştirilmesini, propaganda amaçlı kullanılmasını tabii desteklemiyoruz."
ARAP ÜLKELERİYLE İLİŞKİLER
Mısır-Türkiye ilişkilerine dair Fidan, "Benim ağustos ayı başında inşallah Kahire'ye bir ziyaretim olacak. Sayın (Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah) Sisi'yi de inşallah Ankara'da ağırlayacağız." diye konuştu.
Fidan Türkiye'nin Arap ülkeleriyle ilişkileri hakkındaki bir soruya, "Arap kardeşlerimizle ilişkilerimiz elhamdülillah gerçekten mükemmel bir düzeye ulaşıyor. İhtilafların olması normaldir. Ama olgun devletlerin bunları belli bir stratejik çerçeve içerisinde olgun bir şekilde yönetmesi gerekiyor." yanıtını verdi.
"TÜRKİYE, IRAK'IN KALKINMASINA YÖNELİK POLİTİKALARI ÖNCELİYOR"
Türkiye'nin Irak'ın kalkınmasına yönelik politikaları öncelediğini ifade eden Fidan, Irak'ın Kalkınma Yolu projesinin çok önemli bir proje olduğunu ve Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani'yi ve bu projeyi sonuna kadar desteklediklerini vurguladı.
Fidan, Irak'ın yatırım alabilmesi için silahtan, çatışmalardan, PKK ve DEAŞ gibi terör örgütlerinden arındırılmış olması gerektiğini aktardı.
Bakan Fidan, "Bölgede herhangi bir ülkenin, bölgenin tamamında ya da başka ülkeler üzerinde normal işbirliği dışında farklı yöntemlerle etki oluşturmasını, bölgede rahatsız edici unsurlar oluşturmasını desteklemiyoruz. Bu tür şeyleri hangi ülke yaparsa yapsın biz bu türden politikaları desteklemiyoruz. Bu nedenledir ki biz, bölgede çok ciddi bir bölgesel güvenlik işbirliği yapısının oluşturulması fikrine sahibiz. Bölgesel işbirliğini artırırsak, bölgesel ülkelerin birbirine olan güven ve itimadını yükseltirsek, bölgede zayıf alan kalmayacaktır." şeklinde konuştu.
"BAE İLE GÜVENE DAYALI FEVKALADE BİR İLİŞKİMİZ VAR"
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile ilişkilerinin de fevkalade düzeyde olduğunu bildiren Fidan, şunları söyledi:
"Özellikle (BAE Devlet Başkanı) Sayın Muhammed Bin Zayid Al Nahyan ve Cumhurbaşkanı'mız arasındaki ilişki, güvene dayalı fevkalade iyi bir ilişki. Bizim de kendi meslektaşlarımızla ilişkilerimiz fevkalade iyi. Şu anda karşılıklı yatırım, ticaret, teknolojik işbirliği konularında çok ciddi işbirliği alanlarımız var.
Aynı zamanda bölgedeki krizlerin yönetimi konusunda da istişarelerimiz devam ediyor. Özellikle Kuzey Afrika'da olan krizler, Somali, Sudan, Libya gibi konularda çok yoğun görüş alışverişlerimiz oluyor. Filistin meselesi de dahil olmak üzere, birçok konuda aynı şekilde düşünüyoruz. Tüm bu krizlere hep beraber nasıl çözüm getirebiliriz, onun arayışı içerisindeyiz.
Biliyorsunuz Birleşik Arap Emirlikleri'nin özellikle kalkınmayla ilgili, teknolojiyle ilgili vizyonu fevkalade iyi bir vizyon. Bu, bölgedeki birçok ülkeye de örnek olmuş olan bir vizyon. Şu anda yapay zekayla uğraşan, uzaya insan gönderen bir Birleşik Arap Emirlikleri var. Gerçekten bölgeye, bölge ekonomisine çok ciddi katkı yapan bir ülke."
Fidan, Suudi Arabistan'la ilişkilerinin sorulması üzerine, "Suudi Arabistan'la da ilişkilerimiz çok iyi. Özellikle savunma sanayisi alanındaki işbirliği önemli. Karşılıklı yatırımlar alanında işbirliğimiz önemli. BAE ile olduğu gibi Suudi Arabistan’la da bizim bölge krizlerine yönelik görüş alışverişlerimiz devam ediyor. Hem Suudi Arabistan hem Birleşik Arap Emirlikleri ile Körfez İşbirliği Konseyi içerisinde ciddi temaslarımız var. Son olarak Katar'da Dışişleri Bakanları düzeyinde yapılan Türkiye Körfez İşbirliği Konseyi toplantısında beraberdik. Çok ciddi, güzel kararlar alındı." değerlendirmesinde bulundu.
Fidan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Suudi Arabistan’da da biliyorsunuz son yıllarda ortaya konmuş muazzam bir kalkınma hamlesi var. Bunlar devrim niteliğinde. Özellikle ekonominin çeşitlendirilmesi, enerjiye bağımlılığın azaltılması, petrole bağımlılığın azaltılması, enerjinin çeşitlendirilmesi, yatırımın yaygınlaştırılması, nüfusun artırılması, sanayinin güçlendirilmesi gibi alanlarda, (Veliaht Prens) Muhammed bin Selman tarafından ortaya konmuş bir kalkınma projesi var.
Bizim şu an gerek Suudi Arabistan'da gerek Birleşik Arap Emirlikleri'nde gerek Katar'da gerek şimdi Mısır’da gördüğümüz kalkınma hamleleri gerçekten yıllardır özlemle beklediğimiz politikalar. Bunlar bölge halkına, bölge barışına, bölge refahına hizmet eden politikalar. Biz tüm bu politikaları destekliyoruz."
Libya'nın doğusundaki silahlı güçlerin lideri Halife Hafter'in Türkiye'yi ziyaret etme ihtimali ve Türkiye’nin Libya'nın doğusuyla ilişkileri hakkındaki soruya Fidan, Libya'nın doğusuyla ilişkilerinin oldukça iyi şekilde ilerlediği cevabını verdi.
BAĞIMSIZ, BİRLEŞİK VE EGEMEN BİR LİBYA VURGUSU
Hem doğunun hem batının birleşip bütünleşeceği, bağımsız, egemen bir Libya devletinin tekrar hayata geçmesini arzuladıklarını dile getiren Fidan, şunları kaydetti:
"Doğudan Meclis Başkanı Sayın Akile Salih birkaç defa ülkemize geldiler. Sayın Hafter ile temasımız var, oğullarıyla görüşüyoruz. Doğuda Başkonsolosluğumuzu açtık, şu anda hizmete geçiriyoruz. Yani her türlü ilişki devam ediyor. Ama biz bu ilişkilerimizi doğuyla batıyı bir araya getirmede nasıl kullanabiliriz? Şu anda bu konuya odaklanıyoruz. Sadece Türkiye olarak değil elbette.
Mesela Mısır, Mısır'ın Libya'yla büyük bir sınırı var. Mısır'ın orada haklı olarak bir sınır güvenliği problemi var, onun giderilmesi gerekiyor. Dolayısıyla Libya’ya Mısır’ın da bir ilgisi var. Nasıl bizim Suriye’de sınırımız var, Suriye’den kaynaklı tehdit algılarımız var, Mısır’ın da benzer algıları olabiliyor, biz bunu anlıyoruz.
Dolayısıyla Mısır'la görüşüyoruz, Birleşik Arap Emirlikleri'yle görüşüyoruz, Katar’la görüşüyoruz, hep beraber bir araya gelip Birleşmiş Milletler de dahil olmak üzere Libya'da kalıcı bir barışın ve ulusal birliğin sağlanması nasıl mümkün olabilir, buna yönelik arayışlarımız devam ediyor.
Çok şükür 2019’dan beri orada bir çatışma çıkmaması, her iki tarafta sakinliğin ve huzurun olması fevkalade önemli ve kıymetli bir husus. Bunun devamı önemli. Bu sessiz ve güvenli anda da artık kalıcı siyasi çözüm bulunması gerekiyor. İnşallah hep beraber bunun altından kalkacağız."
Libya'nın Türkiye ile 2019’da imzaladığı Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası'nın yeniden gözden geçirilip geçirilmeyeceğinin sorulması üzerine Bakan Fidan, "Biz Libya ile bu konuyu kendi aramızda biliyorsunuz hallettik. Bu başka ülkeleri sıkıntıya sokmuş olabilir, ama o bizim derdimiz değil. Önemli olan bizim yaptığımız bu işin hukuka uygunluğu ve karşılıklı rızaya dayalı olmasıdır. Biz buna bakıyoruz." dedi.
Fidan, Türkiye'nin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ndeki askeri varlığıyla ilgili bir soru üzerine şunları dile getirdi:
"Kıbrıs meselesi uzun bir mesele biliyorsunuz. Orada 1960’dan itibaren özellikle 63-74 arasında, oradaki Türk toplumuna EOKA çeteleri tarafından büyük zulümler yapıldı. Kıbrıslı Türkleri orada yerlerinden etmeye kalkıştılar.
1974'te Kıbrıs Barış Harekatı yapıldı. 20 Temmuz 1974'ten bugüne kadar Ada'da barış hakim ve o tarihten bu yana kimse ölmedi. Bu çok kıymetli bir şey. Yani Türk Silahlı Kuvvetlerinin Ada’daki varlığından dolayı Ada'da şu anda barış hakim ve her iki toplum da huzur içerisinde yaşıyor.
Bizim Ada'da zaten askerlerimiz var. Bu bilinen bir gerçek. Orada binlerce askerimiz var. Çeşitli kabiliyetlerimiz orada, gemilerimiz de orada. Biz orada barışı koruma faaliyetimize devam edeceğiz."
"KARADENİZ'İN GÜVENLİĞİ TÜRKİYE İÇİN ÖNEMLİ"
Sky News Arabia muhabiri, Fidan'a Türkiye'nin Kiev ve Moskova ile ilişkilerinde nasıl bir denge yürüttüğünü sordu.
Fidan, "Ukrayna'da devam eden savaşın sona erdirilmesi için Cumhurbaşkanı'mızın baştan beri ortaya koyduğu bir perspektif var, bir vizyon var. İlk başta bu vizyonu savaşan taraflar pek paylaşmadı. Ama şimdi geldiğimiz noktada, büyük bir memnuniyetle görüyoruz ki, bir diyaloğun, bir ateşkes görüşmesinin başlaması gerektiği konusunda artık herkes hemfikir. Biz Türkiye olarak bu konuda elimizden gelen her şeyi yapmaya hazırız." dedi.
Ateşkes konusunda ellerinden geleni yaptıklarını ve yapmaya devam edeceklerini bildiren Fidan, Karadeniz’in güvenliğinin Türkiye için önemli olduğunu ifade etti.
Ukrayna’daki insani dramın da inanılmaz oranda büyük olduğuna vurgu yapan Fidan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Gerçekten yüz binlerce insanın öldüğü, büyük bir ülkenin altyapısının ve üstyapısının yok edildiği bir manzarayla karşı karşıyayız. Artık bu yıkıma, bu ölüme bir dur demek gerekiyor. Uluslararası toplumun da artık burada bir inisiyatif kullanması gerekiyor. Türkiye ne yapıyor? Birincisi, bunu sürekli hatırlatıyor; Cumhurbaşkanı'mızın ağzından, benim ağzımdan. İkincisi, bunu mümkün kılmak için, kolaylaştırmak için pratikte ne yapılması gerekiyorsa onu yapıyoruz."
Kaynak: Dünya