Büyümede güçlü aktörlerden biri olacağız

Akbank Genel Müdürü Binbaşgil, "Türkiye'nin büyüme hikayesinin güçlü aktörlerinden biri olarak çalışacağız" dedi. Akbank Genel Müdürü Hakan Binbaşgil, "Geçmişte olduğu gibi önümüzdeki dönemde de Türkiye'nin büyüme hikayesinin güçlü aktörlerinden bir tanesi olarak çalışacağız" dedi.

Abone ol
Abone ol Haberi dinle

Akbank Genel Müdürü Hakan Binbaşgil, "Geçmişte olduğu gibi önümüzdeki dönemde de Türkiye'nin büyüme hikayesinin güçlü aktörlerinden bir tanesi olarak çalışacağız" dedi.


AA muhabirine, 2015 yılı gerçekleşmesi ve 2016 yılına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Binbaşgil, 2015'in, bankacılık sektöründe karlılıkların önemli ölçüde azaldığı bir yıl olduğunu belirtti.


Binbaşgil, bunda artan fonlama maliyetlerinin, regülasyon etkisinin ve ılımlı seyreden büyüme hızının etkisinin yüksek olduğuna işaret ederek, "2015 gerek yurt dışı gerek yurt içi belirsizliklerin de yüksek olduğu bir yıldı. Akbank'ın böylesine zor bir yılda sektöre göre performansı daha iyi gerçekleşti" diye konuştu.


Bir yandan aktif kalitesini ve sağlıklı kaynak yapısını korumaya çalışırken bir yandan da sürdürülebilir büyüme imkanlarını değerlendirdiklerini söyleyen Binbaşgil, bunda da başarılı olduklarına dikkati çekti.


Binbaşgil, bütçelerinde yüzde 15'li seviyelerde belirledikleri kredi büyüme hedeflerine yakın seviyelerde seneyi kapatacaklarını belirtti. 


Mevduat büyümesinin de kredi büyümesini karşılayacak şekilde gerçekleşeceğini öngören Binbaşgil, şöyle devam etti:


"2015 aynı zamanda teknoloji ve dijitalleşmeye önemli ölçülerde yatırım yaptığımız bir yıl oldu. Akbank, bugün dijitalleşmede uluslararası ölçekte örnek gösterilen bir konuma geldi. Bu başarıya paralel olarak, insan kaynaklarımızı da daha katma değerli işlere kayacak şekilde yönlendirdik, önemli eğitim yatırımları yaptık. Sonuçta 2015 zor koşullara rağmen iyi bir performans sergilediğimiz, geleceğe de iyi hazırlandığımız epey hareketli bir yıldı.


Bankacılık sektörü, kur etkilerinden arındıracak olursak, kredilerde bundan böyle yıllık yaklaşık yüzde 15'ler seviyelerinde büyüyecektir. Eski yıllardaki ortalama yüzde 25-30 kredi büyümesi artık geride kalmıştır. Makro ihtiyati tedbirler, bireysel kredilerin büyüme hızını düşürmüştür. Sağlıklı olanı da budur. Büyümenin sürdürülebilir olması gerekir. Ayrıca bankaların düşen karlılıkları ile sermaye birikimi de azalmıştır. Bunun da kredi büyümesi üzerinde ilerleyen dönemlerde bir baskısı olacaktır. Bu baskının kalkmasının tek yolu, sektörün karlılıklarının eski yüzde 15'li seviyelerine geri gelmesidir. Kredi büyümesindeki bir engel de ülkemizdeki tasarruf eksiği ve kredi/mevduat rasyosunun ulaştığı yüksek seviyelerdir. Özellikle TL'de bugün bankalar topladığı kaynağın yüzde 150'sini kredi olarak geri vermektedir. Yüzde 150 oldukça yüksek bir orandır ve burada da sınırlara gelinmiştir. Kaynak maliyetinin yüksek seyretmesinin bir nedeni de budur."


Binbaşgil, Akbank'ın yüksek sermaye gücü, aktif kalitesi ve likiditesi ile sektördeki güçlü konumunu sürdürdüğünü, 2016'daki büyüme hızının gerek kredi gerekse mevduatta sektörün bir miktar üzerinde olacağını söyledi.


Akbank'ın gerek kurumsal, ticari, KOBİ gerekse de bireysel bankacılıkta büyüme arzusunda olduğunu vurgulayan Binbaşgil, bankacılıkta büyümenin sürdürülebilirliğinin ve karlılığının öneminin altını çizdi.


Binbaşgil, Akbank'ın da hedefinin bu tür bir büyüme olduğunu ifade etti.


Seçim sonrası belirsizliklerin azalması ve olası talep artışının da büyüme stratejilerini destekleyeceklerini dile getiren Binbaşgil, "Öte yandan dünya ve coğrafyamızdaki gelişmeler de büyüme üzerinde etkileri olacaktır. 2016'da yatırımlarımız da devam edecektir. Akbank olarak, ülkenin yüksek potansiyeline inanıyoruz ve altyapımızı kesintisiz bir biçimde geliştiriyoruz" şeklinde konuştu.


"Mobil bankacılık, stratejilerimizin odağında olmaya devam edecek"


Binbaşgil, Akbank'ın ülkenin büyümesine desteğini sürdürürken, tüm müşteri segmentlerinde aktif kalitesine de özen gösteren bir kurum olduğunu belirtti.


Risk yönetiminin, Akbank'ın güçlü bir kası olduğunu anlatan Binbaşgil, "Akbank'ın takibe dönüşüm oranı yüzde 2 ile sektörün oldukça altındadır. Sektörde de bu oran yüzde 2,9'dur. Gerek yurt dışı gerekse yurt içi piyasalarda yaşanan volatilite ve belirsizlikler dikkate alındığında yüzde 2,9 da oldukça iyi bir orandır ve stabildir" değerlendirmesini yaptı.


Binbaşgil, Akbank'ın 2015'te kurumsal, ticari ve KOBİ segmentlerinde daha hızlı büyüdüğünü, bireysel kredilerdeki gelişimin konjonktür gereği nispeten daha az olduğunu söyledi.


Akbank'ın tüm segmentlerde iddialı olduğunu aktaran Binbaşgil, dolayısıyla 2016'da bireysel dahil tüm segmentlere odaklanmaya ve bu segmentlerde gelişime devam edeceklerini kaydetti.


Binbaşgil, Akbank Yatırım Hizmetleri'ne geçen yıllarda önemli yatırımlar yaptıklarını ve tasarrufların değerlendirilmesinde ülkedeki en nitelikli adres olmayı arzuladıklarını vurgulayarak, "2016, Akbank'ın bu konudaki farkının piyasada hissedildiği bir dönem olacaktır. 2016'da da dijitalleşmeye ve teknolojiye odaklanmaya devam edeceğiz. Mobil bankacılık, stratejilerimizin odağında olmaya devam edecek" dedi.


Türkiye'nin en nitelikli insan kaynağıyla çalışmayı, Akbanklılara yatırım yapmayı da sürdüreceklerinin altını çizen Binbaşgil, bütün bu geliştirmelerin, Akbank'ın sürdürülebilir başarısı ve sektörde daha da farklılaşması için kritik olduğuna dikkati çekti.


Binbaşgil, çalışan kalitesinin bankalar arasındaki farkı belirleyeceğini, Akbanklılara bu konudaki güveninin ve inancının sonsuz olduğunu ifade etti.


"Her yıl sürdürülebilir kredi büyümesini sağlamak için yüzde 15 özkaynak verimliliğinin yakalanması gerekir"


Binbaşgil, 2001 krizinden bu yana bankacılık sektörünün dünyada parmakla gösterilebilecek örnek bir gelişim gösterdiğine işaret ederek, "Birçok alanda reformlar yapıldı. Gözetim, denetim mekanizmaları çok daha etkin hale geldi. Sermayeler kuvvetlendirildi" diye konuştu.


Geçen senelerde elde edilen karlılıkların da sermayenin güçlendirilmesinde kullanıldığını ve bu vesileyle sektörün kredi verme kapasitesinin de önemli ölçülerde arttığını söyleyen Binbaşgil, bugün ülkenin mega projelerini Türk bankalarının destekleyebiliyor olmasının çok mutluluk verici bir tablo olduğunu anlattı.


Binbaşgil, bunun da nedeninin, sektörün geçen yıllardaki karlılık içinde gelişimi ve özkaynaklarını kuvvetlendirebilmesi olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:


"Türkiye hayalleri olan ve bu hayallerini de gerçekleştirebilecek kapasitede ve güçte, dinamik, çalışkan, genç, motivasyonu yüksek bir ülkedir. Hayallerin gerçekleşmesi ise kaynak konusudur. Bu da kuvvetli bir bankacılık sektörünün devamı ile mümkündür. Bankacılık sektörünün karlılığını sürdürebilmesi, bu açıdan da çok kritiktir. Sektörün her yıl sürdürülebilir bir biçimde yüzde 15 kredi büyümesini sağlaması için yaklaşık yüzde 15 özkaynak verimliliğini tekrar yakalaması gerekir."


Sürdürülebilir karlılık ve özkaynak gelişiminin 2015'te sektörün en öncelikli konusu olduğunu ve bu konunun gelecek yıllarda da önemini koruyacağını aktaran Binbaşgil, faiz öngörüsünün de bir başka önemli konu olduğunu vurguladı.


Binbaşgil, bankaların kaynaklarının kısa, aktiflerinin ise uzun vadeli olduğunu belirterek, "Dünyada birçok belirsizliğin devam ettiği bir ortamda aktif-pasif vade farkının çok etkin yönetilmesi gerekir" uyarısında bulundu.


Fed'in para politikasında normalleşme sürecine başlamasıyla gelişen ülkelere gelen sermaye maliyetlerinin bir miktar artacağını öngören Binbaşgil, bir yandan da Avrupa, Uzak Doğu, Orta Doğu'daki gelişmelerin bankacılar tarafından yakından izleneceğini söyledi.


Binbaşgil, kredi-mevduat oranının sektörün yönetmesi gereken bir başka kritik konu olduğuna işaret ederek, kurdaki gelişmelerin de gündemde kalacağının altını çizdi.


Sektör pozisyon taşımasa da müşteriler açısından bu konunun önemli olduğunu dile getiren Binbaşgil, kurların, bankaların sermaye yeterliliklerini de etkilediğini hatırlattı.


Binbaşgil, aktif kalitesinin de bankacıların odaklanmaya devam edeceği bir başka önemli konu olduğunu, teknoloji kullanımının, verimliliğin artırılmasının ve dijitalleşmenin de genel müdürlerin ajandasından düşemeyecek, giderek önemi artacak konular arasında yer alacağını anlattı.


"Rusya kaynaklı gelir kaybı, en olumsuz senaryoda milli gelirin en fazla yüzde 1'i seviyesinde kalacaktır"


Türkiye ekonomisinin 2015'i yüzde 3,7 civarında bir büyümeyle kapatacağını öngören Binbaşgil, Türkiye'nin, genç ve dinamik nüfusu, güçlü yatırım ve tüketim talebiyle temeli sağlam bir ekonomi olduğuna dikkati çekti.


Binbaşgil, siyasi belirsizlik ve jeopolitik risklerin yüksek olduğu bir dönemde bile yüzde 3'ün üzerinde büyüme gerçekleştiğinin altını çizdi.


Enerji fiyatlarının düşük seyrinin diğer birçok gelişen ülkenin aksine gelecek dönemde Türkiye'ye pozitif yansıyacağını aktaran Binbaşgil, "Önümüzdeki dönemde gelişen ülkelerin genelinde görülecek fon hareketleri de yakından takip edilecektir. Bunun da büyüme ve ülke ekonomileri üzerinde etkisi olacaktır" diye konuştu.


Binbaşgil, jeopolitik risklerin Türkiye ekonomisine ve bankacılık sektörüne etkisine de değindi.


Bazı fırsatları beraberinde getirme potansiyeli olsa da şu sıralar Türkiye'yi meşgul eden tarafının çok daha ağır bastığını belirten Binbaşgil, "Rusya'nın getirdiği yaptırımlar; tarım ürünleri ihracatı, turizm gelirleri, bavul ticareti ve müteahhitlik hizmetlerine bir miktar sekte vurabilir. Rusya kaynaklı gelir kaybı, en olumsuz senaryoda milli gelirin en fazla yüzde 1'i seviyesinde kalacaktır" ifadelerini kullandı.


Binbaşgil, bu noktada alternatif pazarlara yönelme konusunda gerekli tedbirler alınmaya başlandığını, öte yandan Avrupa Birliği ile olumlu bir sürece girildiğini, bunun da Türkiye adına önemli ve pozitif bir gelişme olduğunu vurguladı.


Döviz kurlarındaki yükselişin, Türkiye gibi dış finansman ihtiyacı içindeki gelişen ekonomiler için enflasyon üzerinde bir baskı oluşturduğunu söyleyen Binbaşgil, büyüme gerçekleşmelerinde ve enflasyonun yüzde 8 civarındaki seyrinde, bu dinamiğin önemli etkisinin söz konusu olduğunu dile getirdi.


Binbaşgil, Çin'de yaşanan yavaşlamanın 2016'da da devam etmesinin beklendiğini anımsattı.


Bu koşullarda, gelişen ekonomilere yönelik risk algısının güçlenmesinin de kolay olmadığına işaret eden Binbaşgil, "Kur tahmini yapmak dünyada birçok belirsizliğin bulunduğu bir ortamda oldukça zor hale geldi. Bu sadece ülkemiz için değil gelişmiş veya gelişen ülkeler için de geçerli. Bunun için biz de müşterilerimize hedging (finansal riskten korunma) ürünlerinin önemini ve kendi kontrollerinde olmayan riskleri mümkün olduğunca almamalarını tavsiye ediyoruz" değerlendirmesinde bulundu.


"Yeni hükümet programı, ekonomimiz için olumlu çerçeve çizerken, sektörümüze de önemli sorumluluk yüklüyor"


Binbaşgil, yeni hükümet programının gelecek dönem için kalkınma odaklı bir ekonomi yönetimi ortaya koyarken, düşük enflasyon, imalat sanayiinin milli gelir içindeki payının ve tasarrufların artırılması, cari açığın altındaki yapısal sorunların giderilmesi, yenilikçiliğe ve verimlilik artışına dayalı sanayileşme gibi adımları öngördüğünü hatırlattı.


İyi işleyen ve gelişmiş bir finans sektörünün, bu adımların uygulanması için bir ön koşul olduğunu vurgulayan Binbaşgil, "Dolayısıyla program, ekonomimiz için olumlu bir çerçeve çizerken, sektörümüze de önemli bir sorumluluk yüklüyor.  Biz de Akbank olarak, geçmişte olduğu gibi önümüzdeki dönemde de Türkiye’nin büyüme hikayesinin güçlü aktörlerinden bir tanesi olarak çalışmayı sürdüreceğiz" diye konuştu.


Binbaşgil, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının, Fed'in normalleşme süreci başlamadan önce pro-aktif bir tutum ile sektörün sınırlı etkilenmesi için gerekli önlemleri aldığını ve almaya devam ettiğini ifade etti.


 Bu önlemler arasında Türk lirası zorunlu karşılıklara faiz ödenmesi, rezerv opsiyon mekanizması katsayılarının ayarlanması ve döviz depo limitlerinin artırılması gibi döviz likiditesini artırmaya yönelik adımların yer aldığını anımsatan Binbaşgil, "Fed'in ilk faiz artırımının gerçekleşmesinin ardından ise faiz koridorunun daraltılması dahil TCMB’nin elinde birçok imkan daha bulunuyor" görüşünü de paylaştı.

Kategoriler Şirket Haberleri
Yorumlar